Merhaba, bildiğiniz gibi Yüksek Sosyete geçtiğimiz akşam son bölümüyle bizlere veda etti. Ben de bir bölüm değerlendirmesi yerine ilk bölümden son bölüme karakter analizleri yazısı yazmak istedim. Önce biraz dizi hakkındaki genel düşüncelerimden bahsedeceğim; Yüksek Sosyete hem gerçek bir my love olan Engin Öztürk hem de Medcezir'den beri ilgiyle takip ettiğim Hazar Ergüçlü'nün başrolde olması ile daha ilk tanıtımlardan beni kendine çekti. Kime Diyorum'lu fragmanı yaz günü içimi kıpır kıpır etmişti. Sıcak aşk hikayeleri hep güzel başlar zaten ama güzel devam edebileni ülkemizde pek görülmedi. Yüksek Sosyete de bunlardan biri oldu. Dizinin devam edebilmesi için, reyting alabilmesi için "yüksek doz dram" içermesi gerektiği klişesi senaristlerimiz tarafından yıkılamadı hala. İzleyici çeker diye düşünülen dram izleyiciyi itince de erken final kararı alındı. Lafı daha fazla uzatmadan başlayayım..
Cansu Koran

"Benim adım Cansu Koran. Bu ailenin en küçük üyesiyim. Paranın sorunların %90'ını çözdüğünü söylerler, sanırım ben kalan %10'luk kısımdayım." Bu şekilde girdi Cansu hayatımıza, Zengin ama mutsuz bi kızdı Cansu. Annesiyle arası kötüydü, sürekli 'uğursuzluk'la itham ediliyordu. İlk bölümdeki falcının da söylediği gibi yerini yadırgıyordu. İşaretleri takip etti ve gerçek mutluluğu bulacağı yere gitti: Oliva! Bilkent İşletme mezunuydu, İngilizce Almanca İtalyanca biliyordu ama tezgahtar olarak işe girdi. Çünkü para değildi derdi, mutlu olmaktı. Paranın insanları mutlu etmediğini ağzında gümüş kaşıkla doğmuş biri olarak çok iyi biliyordu. Yatılı okullarda, evden uzakta büyümüştü ve yalnızdı. Aradığı sıcaklığı da Oliva'da buldu, Ece daha ilk günden en yakın arkadaşı oldu. Sanki uzun yıllardır dostmuşçasına birlikte dertlerini paylaştılar, tabii sevinçlerini de :) Cansu çok tutarsız bi duruş sergilemedi 26 bölüm süresince. Yani hep ukalaydı biraz, hep içinde sevgisiz büyümenin getirdiği burukluk vardı. Ama hiç kötü biri olmadı, hiç kimseye bilerek kötülük yapmadı Cansu. Tanıtımda ve ilk bölümlerde sürekli sol bileğinde olan kırmızı halhalla alakalı bir şeyler çıkmasını beklemiştim ama olmadı. Önce arkadaşının aşkı diye, sonra abisi öldü annesini yalnız bırakamaz diye, en son da babasını ihbar etti diye hep uzak durmaya çalıştı Kerem'den ama başaramadı. Aşkları teker teker bütün engelleri aştı. Geçen zaman içinde abisini kaybetti ama annesiyle arasını düzeltti ve şirketin en büyük hissedarı olarak gerçek bir Koran gibi yaşamaya başladı. Hep bıcır bıcır, kuralları yıkan Cansu son bölümde de kendi gibi oldu ve Kerem'e evlenme teklifini o etti. Çok da güzel oldu. Seni seviyoruz Cansu! Kerem'le mutluluklar :)
Kerem Özkan

"Tecrübelerimden öğrendiğim bir şey var bu hayatta: zengin olunmaz, zengin doğulur. Benim adım Kerem Özkan. Parayla, güçle, fırsatla dolu bir dünyada büyüdüm. Çekici geliyor kulağa farkındayım. Bütün bunlara sahip olmayı kim istemez ki? Cevap vereyim, ben." Kerem'i ilk bu sözlerle tanıdık. Daha ilk andan anladık onun parayla mutlu olunmadığının farkında olduğunu. O lüksün değil, kimseye eyvallah etmek zorunda kalmayacağı huzurlu hayatının peşindeydi. Garipçe'de bir arsa bulmuştu, orayı alacaktı, tek katlı güzel bir ev yapacaktı, önünde kendi meyvesini sebzesini çiçeğini yetiştirecekti; kısacası babasından ne öğrendiyse. Kendi geçimini kendi sağlayıp gül gibi yaşayacaktı. Tabii Mert ondan son bir iyilik isteyene kadar. Beraber büyüdüğü, en yakın arkadaşı olduğu ama hiçbir zaman da kendini eşit hissetmesine izin verilmeyen Mert Çalhan. Ailesi Çalhanlar'ın yanında çalışıyordu, o da Çalhan villasında büyümüştü. Hayatı Mert'in arkasını toplamakla, ödevlerini yapmakla geçtiği için bıkmıştı bu hayattan zaten. Cansu'yla bir türlü istediği kadar yakınlaşamadı başlarda, ama saygı duydu Ece yüzünden kendinden uzak duruşuna da. Cansu'nun ailesini, yaşadığı yeri çok araştırdı ama yanlış yerlerde bulduğunu sandı. Cansu tam ona bir Koran olduğunu itiraf edecekken de çok kötü bir şekilde öğrendi gerçeği. İntikam işlerine falan girdi ama o zamanki Kerem'den hepimiz nefret ettik. Sonra o da başaramadı yine eski Kerem olmaya karar verdi şükür. Süreç sancılı geçti tabi, ailesiyle bile arası açıldı. Sonunda Cansu'dan vazgeçmemeyi öğrendi ama, bu arada Leventle de dost oldu. Ailesi, Cansu ve Cansu'nun ailesiyle aynı masada oturdu, yanlarında bonus olarak Mert ve Ece de vardı. Seni seviyoruz Kerem. Cansu'yla mutluluklar :)
Ece Sert

Minnoşlar kralı Ece. Oliva'da tezgahtar, babası ölmüş annesi kaybolmuş. Yalnız, düşük gelirli ama mutlu Ece. Cansu'nun en yakın arkadaşı, Kerem'i Mert sanırken ona aşıktı, sonra Mert'i Kerem sanırken de ona aşık oldu. Hayatta en nefret ettiği şey yalandı. En yakını olan 3 insan da ona yalan söylemişti. Ama o kocaman kalbiyle en başta çok sinirlense de hep affedici oldu Ece. Hele Cansu'ya hiç kıyamadı o evdeki mutsuz hayatını görünce sarıldı kucak açtı arkadaşına. Bozuk musluğuyla, annesinden kalan kırık koltuğuyla, hamarat ve pazarlıkçı ruhuyla, ev sahibi Hacı amcasııyla ve en çok da mükemmel manzaralı o terasıyla, Ece'yi çok sevdik çünkü o içimizden biriydi. Seni seviyoruz Ece, Çalhan olmanın seni değiştirmeyeceğini de biliyoruz. Annenin öldüğünü öğrendiğin gün Bedia Hanım senin de ailen oldu. Mertle mutluluklar, seni seviyoruz :)
Mert Çalhan

İflah olmaz çocuk Mert. Babaannesinin şehzadesi. Annesiyle babasını küçükken kaybetmiş. Bu yüzden de hiç büyümemiş, ödevlerini hep Kerem'e yaptırmış, çantasını hep Kerem'e taşıtmış. Amerika'dan döndüğü gün babaannesi ona Oliva'nın idaresini verdi, o tabi ki yine sıyrılmanın bir yolunu bulup Keremle yerleri değiştirdi ve keyfine baktı. Ece sayesinde hayatın gerçeklerinin farkına vardı, Ece'nin motivasyonuyla işle ilgilenmeye başladı. Babaannesinin tam da istediği gibi biri oldu ama mutlulukları çok uzun sürmedi. Yalanı ortaya çıktı, Ece'ye kendini affettirdi bu sefer de Bedia Hanım'a Ece'yi kabul ettiremedi son bölüme kadar. Geçen zamanda yine duramadı, yalanlar söyledi. Ama içindeki çocuğu kaybetmeyerek hepimize umut oldu. Her durumda yırtmayı başardı. Ece'yle mükemmel uyumlu bir çift oldular. Sana minnoşunla mutluluklar asistan. Seni seviyoruz :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder